16 Aralık 2012 Pazar

II. Kavanoz

II. kahve kavanozunu bikaç gün önce açtım.
Bugün cumartesiydi ve işten 5te diil 1 de çıktık ben banu ve elif.
Saydıklarım iş arkadaşlarım.
1'de çıkmanın dayanılmaz hafifliinden olsa gerek kıbrıs şehitlerinde girmediimiz mağaza kalmadı. Sonsuz neş'e, sonsuz huzurla kuru ve güneşli bi izmir soğuğunda enerjimizin tavanını yaşadık.
Sonra ben kocamla buluştum. Kedi kitabevi'ndeki dersi iptal olmuştu
Ay sanki günlük yazıyorum :)
Neyse işte izmir'in en sevdiim ve bursadaki öğrencilik hayatımda en özlediim kış günlerinden birini yaşadım.
Soğuk ama yağmur yok, kış ama güneş var.
Bi de şey dicem
Ne dicektim... unuttum. neyse!
Kusursuzluğa yaklaştıım günler yaşıyorum
İnsanların ego çatışması ya da bencillikleri ya da tatminsizliklerini pis bi şekilde açığa çıkarmalarını bi kenara bırakıp kusursuzluu engellemelerine izin vermemek lazım. Eh işte yaş 27 öğrenicem zamanla
Gece güzel soğuk ama sıcak bol kedili bol şaraplı bol sevgili


10 Aralık 2012 Pazartesi

Kahve Kavanozu

Geçen gün kahve kavonozunu elime aldığımda fark ettim zamanın ne çabuk geçtiini ve kolay zor, güzel zor günler yaşadıımızı, biriktirdiimizi.  Daha bi bağlılık ve sevgi hissettim böyle olunca. Bi hayat biriktirmek ben ne kadar ciddi olmaktan kaçsam da belki de ciddi bi iş...
Neyse sevmiyorum böyle şeyler yazmayı bile
Sabahları işe metroyla gidiyorum.
Bi adam var hem enine hem boyuna. Ama daha çok enine. Bi göbeği var 2 basketbol topu büyüklüünde
Naldöken'de biniyor metroya. Tabi o sıra metro, kapısına kadar tıka basa dolu oluyor. Bu zavallıcık da o göbeği bi uzuv gibi kullanarak kendine yer açıyor. Açtıkça da 'maşallah maşallah' diyip beni gülme krizine sokuyor
Ha bi de yetmezmiş gibi metronun kapısı kapanınca sanki şöföre  seslenir gibi 'hadi bismillah ya allah' gibi laflar edip metronun kapanan kapısına vuruyor!
Allam hep beni mi bulur bu komik şeyler
Bulsun tabi bi şikayetim yok eğlenceli oluyor.
Artık bu maşşallah amcayı göremiyorum çünkü bi önceki metroya biniyorum işe gitmek için.
Sora hep Turan durağında inmeyi unutan 30larında ve hep uyuklayan kadını da göremiyorum :)
Bu cumartesi sabahı da uzun zamandır görmediim bi arkadaşıma rastladım.
Hani yıllardır görüşmesen de pat diye kaldıın yerden devam edersin.
Sanki okula gitmek için buluşmuşuz da sohbet ediyoruz gibi hissettim. Liseden mezun olalııı teee 10 sene oldu halbuki
Yarın gene iş var ama ben pazartesi sendromu yaşamadıım bi işte çalışıyorum.
İlk maaşımı harcamanın mutluluğu ve yatağın üstünde kocam ve kedilerimle bi gece geçirmenin huzurunu mutluluğunu yaşıyorum.
Gene Göksel dinliyoruz
''Ben sana bağlarımı çözemiyorum
Başka bi dünya yok
Gidemiyorum''

24 Kasım 2012 Cumartesi

Working Class Hero!

Teee ne zamandır elim bloga gitmiyordu fırsat bulamamak gibi bişidi.
Efendime söyleyeyim işte ben işe başladım. Sabah 9 akşam 7 buçuk. Elimin altında bi tdk sözlüğü ve rengarenk kalemlerle önceden homeofis ve emeğimin beş kuruş karşılıını almadan yaptıım editörlüğe hızlı bi giriş yaptım. Kovulmazsam bu işte uzun bi süre kalıcam sanırım.
İşin ilk zamanlarında sabah erken kalkmaya alışkın olmayan bünyem öğle yemeği sonrasında uyuklamaya başlıyodu.
Şimdiyse dipçik gibiyim. Günde 10 buçuk saat pardon 1 saat mola yani 9 buçuk saat full okuma yapıyorum. Önceleri okuduumu anlıyo öğreniyodum şimdiyse sadece hata bulmaya odaklı bi okuma yapıyorum.
Akşam eve gelişlerimde de beynimin hınca hınç dolduğunu hissediyorum. Bi kavonaza ağzına kadar su doldurmuş gibi hiç boş  yer kalmıyo. Öyle ki kabasakalın anlatmaya çalıştıklarını anlamıyabiliyorum.
Kabasakal demişken aklıma yemek konusu geldi. Hala akşam yemeklerini pizzamış sucukmuş yumurtamış geçiştiriyoruz. Evet işe başlayalı 4. haftam bitti ama şu yemek konusunu geçiştirmekten bi düzene rutine oturtamadım.
Bu işin iyi yanı/yanları kendime ait bi masam, rengarenk kalemlerim, elimin altında caağnım bi sözlük oluşu (çocukluumdan beri sözlüklere bayılırım), buram buram kahve kokan bi ofis ve okuyabileceğim alakalı alakasız sayfalarca yazı oluşu gibi.
Çocukluundan beri ve çoktan emekli olsa da, çalışan bi babam var. Hergün beni aradıında, 'napıyorsun' dediinde uzun bi 'hiiççç' duyardı benden. Şimdiyse sabahın 8inde işe giderken arıyorum onu, Alaybey metroya kadar konuşuyoruz. Yani yaklaşık 5 dakika. 'Napıyorsun' diyor bana, 'napim baba işe gidiyorum' diyorum, seviniyor.
Fakat sabahları evimizin yakınındaki ilkokuldan geçerken ne alakaysa, maya dağdan kalkann kazlarrr, şeklinde vardar ovası çalıyor. Tenefüs zili mi artık ne ziliyse bi anlam veremiyorum ve galiba veremiycem de
Neyse bu kadar yeter. 9buçuk saat sessizce oturup çalışınca bi konuşma açlıı olmuyo diil. Sustum ve gidiyorum. Çaov!
 İlk foto işteki ilk günümün hatırası



7 Ekim 2012 Pazar

Şanslı Cool

Bizim evde kara bi kedi var. 2 buçuk aylık ya var ya yok. İstanbul Avcılarda annemin bahçesinde bulmuştuk 18 ağustosta. Elime aldıımda ölü bi kediyi tutuyorum sanmıştım. Öyle aç ve susuz kalmış pireler sarmıştı minnacık vücudunu. Şimdi o kara kedi büyüyo. Öyle kara ki, insan gözünü ağzını seçemiyo. Ha uyurken pembe dili dışarı çıkınca anlıyosun ağzının yerini. Belli ki sokaktayken büyük kedilerden çok dayak yemiş, uzaktan izliyo evimizdeki kendinden büyük diğer 4 kediyi. Ama Çay'la çok içli dışlılar. Koyun koyuna uyumalar, birbirlerini temizlemeler, ısırmalar, alt alta üst üste oyunlar.... Diğer 3 kediyle karşılaşınca ne yapması gerektiini de Çay'dan öğreniyor. Şöyle bi göz ucuyla Çay'ın naptıına ne tepki verdiine bakıp ona göre hareket ediyor. Hatta galiba ilk kez Çay'ın kendini temizlediini görüp öyle kendini temizlemeye başladı
Ha bu kara kedinin adı merlin.
Evimizin en küçük erkek kedisi. En ufak ve en zor şartlardan geldiinden şimdilik benim için en değerlisi :P
Bu konak belediyesinin kültür sanat bölümü iyi çalışıyo
5ekimde Goran bregoviç 6 ekimde de salim dündar! Goran bregoviçe gidemedik ama salim dündar a denk geldik. Kordon' da, iskelenin dibine kuruyolar sahneyi. Üç beş de sandalye atıyorlar
Genelde yaşça olgun olanlar o sandalyelerde oturur, birasını şarabını alan da çimlere kurulup öyle izler kordon konserlerini
E tabi çimler, bira şarap daha cazip sahnedeki sanatçı iyiyse
işte biz de izledik salim dündar'ı. çok iyiydi. tabi bi de sevdiim sanatçılardan biri çocukluumdan beri
yani insan çocukken niye salim dündar'ı sever bilmem ama severdim ben. O aynaları o yaşta dinler bi hüzünlenirdim. Geldim 27 yaşına hala hüzünleniyorum. 67 e gelince nası hüzünlenirim bilemedim
Neyse işte geçenlerde Neşet Ertaş'ı yitirince fena olmuştum ama bi yandan seviniyordum. Yani bu dünyadan bi Neşet Ertaş geçti ve ben o'nla aynı dönemde aynı ülkede yaşadım. Ne kadar şanslıydım.
Bugün de salim dündar, aynalar'ı söylerken, biz dinlerken, ben eşlik ederken aynı şeyi düşündüm. Ne kadar şanslıyım.
Aman çenem ne düştü
Neyse ben bu hafta bakıp bakıp kahkaha krizine girdiim karikatürü ekliip kaçıyom


25 Eylül 2012 Salı

Somewhere in time

Bazen zaman kavramımı yitirebiliyorum. Bu bence bi yetenek yani şöle zamanlarda
benim için şöle zamanlar kavramı baya feci bişi, böyle pis kaka öcü derecesinde
Bu yüzden günümüzden soyutlanmış bi alanda bi zamanda kalabilmek güzel
Kendi evimize taşındıımızdan beri bi hır gür geçiyo zaman. Kutu açmaca, neyi nereye sokacağına karar verme faslı, bu ev neden toparlanmıyo, düzen yok mu düzenn, neyse ya olur olur hallolur modları...
Neyseki evimiz çarşıya bikaç dakika. çok bunaldıkça kendimi sokağa atıyorum
Bu sokağa atmalar gayet eğlenceli
Mesela SırraKalemin iş yeri hemen arka sokakta. Ders öncesi bi çay içebiliyoruz. Hatta beni dersine katmaya bile teşebbüs ediyo :)
İşte böyle iki iş bi lay lay lom kışa kadar
Bu gece kabasakalı dj olarak tuttum, yoksa vj miydi...
Neyse işte kabasakal aldı sazı eline
Bana şarkılar çal, diyorum, çalıyo
Hem de ne şarkılar
İşte bu şarkılar

19 Eylül 2012 Çarşamba

İyki Doğdun Beço!

Sene 2005 idi. Bu böyle sınıfa girdi üstünde mavi bi tişört kot pantolon falan. Bi de yanında jön kılıklı bi çocuk.. Vay be dedim kıza bak, üniversitenin ilk haftasındani kanki yapmış. Zira ben daha arka sıralarda tek başıma oturan bi tipim. Ama ben üniversitede geçirdiim 5 sene boyunca hep arka sıralarda oturdum. Neyse konumuz ben diilim, konumuz o :)
Neyse işte gel zaman git zaman okulun ilk senesi geçti bitti. Ben osmanlıca olmak üzere biçok dersten kaldım ama kızda hiç kalmış hal yok. Zaten okulu da 4 senede bitirip memlekete dönüp beni de pok gibi bıraktı :)
2. sene yavaştan yavaştan birbirimize yanaşmakla birlikte kapı komşusu oluverdik.
Şans bu ya aynı apartta, aynı katta yan odaları kiralamışız.
Ve bizim balkon sefaları böylece başlamış oldu. Odamın önündeki telgrafın tellerine konan kuşa ne şarkılar söyledik ne şarkılar. Ben, o, serçe fotomuz bile var!
Sonracığımıza biz bunla her duruma uygun şarkı türetir, uydurur olduk. Bi de nası oynağız! Sınıfa kahkahalarla girmeler etmeler derken tüm sınıf bize gıcık oluverdi! Çok da umrumuzdalardı ya o 4 sene ben 5 sene kimseyi umursamadan küçük bi gruptuk.
Neysee
Oynağız dedim ya
bigün bizans ikonografisi dersindeyiz, hocamız da bizim gibi kırık olduğundan bi film izletti bize.
Bi film dediğim de önemli bi film ha, Martin Scorsese'in The Last Temptation of Christ.
İşte filmde isa'yı vaftiz ediyolar böyle bi şarkılar bi türküler falan bi baktım benim sol omuz başladı kıvrılmaya melodileri duyunca
Anaamm bizimki de yanımda oturuyo o sıra, bi baktım onun da sağ omuz kıvır kıvır
Hah işte orda biz anladık ki, ruh ikizleri illa karşıt cins olcak diil! :)
Bu bahsettiim arkadaş her durumda komedi çıkarır kıkır kıkır güler de bi vize ve final öncesi 3buçuk modundadır!
Bizim grubun sözcüsü ben misali, her vize-final öncesi bana tekrar yaptırır bunlar. Hadi şunu da oku bunu da anlat bu neydii
işte bizimki de habire bi telaş son satırları bi yandan okur bi yandan da bana okutur
Hele o final ingilizce olmasın ömrümü yer bitirirdi. Anam bi finalde sınıftan bile atılacaktık.
Neyse bizimkisi tatlı dilli güler yüzlü ceylan tipli ya hocayı bi güzel kafaya alıp son sınavda mı ne geçti o ingizliceden
Ceylan tip dediysem de 4 sene sonunda hem o hem ben ceylan tipimizden kayıp deve tippine doru kaymadık diil :P
Ama işin iyi yanı da her durumda mutlu ve rahat karakterli insanlar olduğumuzdan birbirimizle bu konuda iyi de dalga geçmeye devam ediyoruz.
Bizim grup hızlı çıkıp da 4senede okulu bitirince ben pok gibi kaldım elin şehrinde.
Sora işte bizimki memleketi sakaryaya döndü ben kutsal topraklara
Geçen yaz babasından türlü izin koparıp kendini izmir-urla yollarına atınca bizim voltran patlama yaşadı. Buna en çok da kabasakal şaşırdı
Adam hayatı boyunca her durumda bu kadar neşeli her duruma bu kadar şarkı melodi uyduran tiplerle ömrü hayatında karşılaşmamış napsın. Ama bizden çok o eğlendi bize bakarak :) neyseee
İşte biz urlada çok pis eğlendik. Böyle bi sörf tahtası hikayemiz var ki dillere destan :)
Sora denizde gülme krizine girip boğulma tehlikesi geçirmemize neden olan o yaşlı çift!
Kadın kocaman simite girmiş adam kadını derinlere götürüyo katil balık jaws gibi
gel de ölme gülmekten
Neyse işte böyle bi sevgi kumkumalıı böyle bi kahkahalı bi dostluğumuz var 2005 ten beri
Üniversite hayatımın kişisel tarihime kattıı bu sevgi pıtırcıının
doğum günüydü 18 eylül
Farklı şehirlerde olduumuzdan ona böyle bi hediye veriyorum
Hayatında olanlara bi neşe bi de dostluk katan Sopranodan Notlar iyki doğmuş iyki bi omuz kıvrılışıyla başlayan arkadaşlıımız da bugüne kadar gelmiş
Seni çok seviyorum beço'm doğum günün kutlu olsun



14 Eylül 2012 Cuma

Kedidir Kedi

Klasik müzikten anlayan bi kocam var. Zira duyduğu piyanodan hangi dönem hangi besteci kimdir çıkarabiliyo
Tamam ben de zaten o yokken dinlerdim de bi müzik duysam bu şudur diyemezdim :) tabi dört mevsim hariç :P
Neyse bizim bu evde son gecemiz. Son akşam yemeğimiz hala devam ediyo
Yarın ebedi evimize geçicez. İşte kıyamet orda kopacak! Kabasakal'ın 3 kedisi; osman-yudum-rıfkı ve benim kediler; merlin-çay yarın artık aynı evi paylaşıyor olacak.
Elbet ilk günlerde farklı odalarda tutacağız yavaş yavaş alıştıracağız
Kışı bekliyorum. Yatağımı kabasakal'dan sora 5 kediyle paylaşmanın hayalini kuruyorum
Muhtemelen bazıları, ııyyy şeklinde tepki verse de benim gibi hayvanları çok seven biri içun bu muazzam bi tecrübe
Hayatımın yeniden bi döneminin kapanıp bi döneminin başlamasının miladındayım




11 Eylül 2012 Salı

Orhan Kemal Müzesi

Evdeysem nerdeyse tüm günümü e2 dizileri, radyo3 ve kitapla geçiriyorum. Arada bizim boklara dalaşıyorum. Bizim boklar dediğim; 2 aylık kara kedim Merlin ve 6 yaşındaki siyam kızım Çay. Şimdilik Merlin'in aşısı olmadığından Çay'la karşılaştırmıyorum. Kapı arkasından merakla beklemedeler.
Neyse konuya döneyim... geceleri de radyo3 dinliyoruz kabasakal'la. Ama bazen tıpkı şu saatlerde olduğu gibi kabasakal fark etmeden radyoyu kapatıyorum ve cırcır böceklerini dinliyorum. Hazır hala çatlamamışlarken ve ben hala üşümüyorken yazın tadını çıkarmaya çalışıyorum. Evet bana hala yaz... Kimse sonbahara girdiğimizi kabul ettiremiycek henüz! :) Geçen hafta urla'da denize girdik. Suyu sıcaktır hamam etkisi yaratır. Foça gibi giren çığlık atmadan, aheste aheste girip suyun tadını çıkarır. Oysa ben soğuk suları severim.
Orhan Kemal Müzesi ayrıntısını veremedim, bu gidişle de veremiycem.
Sadece fotoğrafları paylaşma kararı aldım.
Ha bugün SırraKalem'in drama dersine katıldım. Bu gece uyumadan evel diyafram egzersizi yapıcam, kabasakala'a da yaptırıcam. Ölsün toksinler :)
Evet fotoğraflar aşağda, çok isterdim cırcır böceklerinin sesi de olsun fotoğraflarda :)











27 Ağustos 2012 Pazartesi

Meçhule giden yazı



Lisedeyken, Karşıyaka çarşıda 2. el bi kitapçı vardı. Sahibi 1.90 boylarında, 40lı yaşların sonuna giden bi adamdı. Sakalları kızıl, bıyıklarıysa sigaradan tütün sarısıydı. Ne zaman gitsem ya sigara içer ya da bi arkadaşıyla tavla oynardı. Bazen o tavla oyunlarında rakı içtikleri de olurdu.
Ben komünizmi orda tanımıştım. Engel, Lenin, Marx tüm kitaplarını oradan aldım. Özellikle oradan aldım, çünkü kitapların üzerindeki yazılar, altı çizili satırlar hatta bazen sayfaların arasında kalan notlarla mutlu olurdum. Nerde en çok yazılı çizili ideolojik kitap varsa alırdım.
Bazen o uzun ve kızıl sakallı adam seçtiğim kitaplardan bikaç tanesinden ‘ bunlar da benden olsun’ diyip para almazdı. Kaset falan da satılırdı burda. Bikaç denemeden sora kaset almayı kestim zira hepsi bozuk kayıtlardı.
Liseyi bitirdim, dersaneye başladım, biraz daha dayandı o kitapçı adam. Soraki bi gidişimde kepenkleri kapalı üstünde satılık yazan boş bi dükkana dönüşmüştü ideoloji yuvam. Ama kızıl sakallı adamı hala Karşıyaka’da görüyorum, kah bisiklet binerken kah yürürken kah bakkala girerken
Şimdi bu güzel Fikret Kızılok gecesinde bu kitapçı nerden geldi aklıma…
Oysa ben Orhan Kemal maceramı anlatacaktım.
İşte ben ilk Orhan Kemal kitabımı bu kitapçıdan almıştım. Lacivert kapaklı 64 basımı Bereketli Topraklar Üzerinde. Heyecanla okumuştum. 16 yaşımdaydım.
Şeker bayramlık İstanbul gezimde tesadüfen Orhan Kemal Müzesi’ne rastladım. Allam iyki de rastladım! Hatta o ne rastlamaktır o!
Bazen, bazı anlar mutluluktan yerçekimiyle alakam olmadığını hissederim. İşte o anlardan birini daha ekledim 27 yıllık kişisel tarihime.
Aslında bu yazımın konusu Orhan Kemal Müzesi’ydi. Lakin çenem bu kadar gereksiz düşmüşken, müze detayına girmek zorlama olur.
Bari o bahsettiğim kitapçıdan aldığım o güzelim kitapları görselleyim şuracığa









17 Ağustos 2012 Cuma

Gitmenin iyi yanı dönmek

Kabasakalla birlikte, son 2 aydır yaşadığım hayat için terk ettiğim şehre; İstanbul'a gidiyoruz!
Elbette şeker bayramı için
Zaten İstanbul'a gitmenin en iyi yanı İzmir'e dönmek!
Arrivederçi blog yazarları ve okurları
Cümlenize iyi tatiller!

15 Ağustos 2012 Çarşamba

Sevda'nın Mimi

Benim bi mimim vardı!
Sevda mimlemişti geçen hafta, hemen cevaplayalım sorularımızı hayde

1- Çaresi olmayan bi hastalığa yakalandın ve bir yıllık ömrün var, ne yaparsın?
neden ben, naptım da başıma geldi vs gibi sorulardan sora sevdiklerime birer mektup yazar kendimi yüksek bi yerden aşaa atarım :)

2- Fobin, takıntın var mı, neler?
yüksek ve dik bi merdivenden aşaa yuvarlanıp kafa göz yarmak fobim.
dikkatimi çeken bi takıntım olmadı henüz :)

3- Bi sabah kalkıyosun, dünyda senden başka kimse yok, naparsın?
Bi salgın sonucu mu kimse kalmamış bi ben mi kurtulmuşum gibi sorularıma yanıt ararım
travmamı atlatır atlatmaz da  kendime hayali bi arkadaş yaratır insansız dünyanın tadını çıkarırım

4- Dünyayı dolaşmak istesen hangi ülkeden başlarsın, neden?
yakından başlarım, avrupaya gider güzel şaraplar içer yemekler yer müzeleri gezer amerika kıtasına geçerim ki çeşitli uygarlıkları dolaşayım
ardından da afrikala noktayı koyarım ki doğal ortamında görmediğim vahşi kedi kalmasın


5- En son yaşadığın, küçük düşürücü olay?
Hiç öyle bişi yaşamadım, yaşadıysam da çocukluğuma gömmüşüm ki bilinçaltım ulaşmama izin vermiyor :)

6- Asla yanından ayırmadığın üç şey?
Telefonum, telefonum, telefonum

7- Hayatının bi film/kitap olmasını istesen hangi film/kitap olmasını istersin?
bu sorudan pek bişi anlamadım desem yeridir...
ama eğer hayatım bişi olacaksa 'biraradayız hepsi bu' olabilir

8- Görünmezlik hapı bulundu ve sen bununla ilk ne yaparsın?
istemem ama isteyen biri varsa verebilirim derim. zira hapa gerek yok bildiklerim bana yetiyo da artıyo bile

Demir Çeneli Melekler/ Iron Jawed Angels

Şu arabalar da geçmese cır cır böceğinin sesiyle başbaşa kalsam...
Geçen günlerde hava çok sıcaktı ama artık serin esiyor. Hem de öğle vakti... Biraz tırstım. Kışa hazır diilim. İyidik böyle sere serpe kavrula kavrula... E şimdi Foça'nın denizi iyice soğur.
Geçen gece yine o filmi izledim; Iron Jawed Angels...

Bilmem artık kaçıncı izleyişim, her izleyişimde aynı etkilenişim...
Amerika'da seçim, oy hakkı isteyen kadınların mücadelesini anlatıyor film.
Mücadele etmeden kazanılmayan haklar pek önemsenmiyor sanırım.
Misal biz... Türkiye'de yaşayan kadınlar...
Mücadele mi ettik... Yooo
Atatürk pat diye verdi bize bu hakkı istememize, mücadele etmemize bile gerek kalmadan...
Tabi bu iyi bişi... Ama işte sanırım bi yandan da kötü...
Sora sokak ortasında çeşitli sebeplerden öldürüverelim kimse gıkını çıkarmasın...
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde bile saçlarından tutulup yerlerde sürüklenen kadınlarız biz.
Neymiş marjinalmişiz... Dayak bize müstehak bu yüzden!
Ama bi yandan da nası gıkımızı çıkarcaz ki...
Güzel görünelim, şu marka parfümü sıkalım o markanın duş jelini de alalım sora kremini falan
Eee tek taşımız da olsun illa ki, neymiş bi taneymişiz pırlantaymışız falan
Tabi bütünn buunlardan gık çakarmaya vakit kalmıyo. İşte anca facete paylaşım delisi oluyoruz :) Yok hadi bi milyon beğenelim dünya görsün, yok profillerimize şu fotoları koyalım...
Neysee iştee filmi izleyin.
Dönem filmlerine meraklı olanların muhtemelen hoşlanacağı bi film. Başrolünde Hilary Swank olan film 2004 yapımıymış
Aşağıda linki olan vidyo filmdeki en çarpıcı sahnelerden biri bence.
Açlık grevine başlayan kadınlar ve zorla midelerine sokulan yumurta sahneleri biraz fena olsa da etkileyici...
Söyledikleri şarkının adı da, will the circle be unbroken
Sahneler kadar etkileyici sözleri olan şarkı, eski bi amerikan şarkısıymış
Böyle işte...
Hak verilmez alınır' ın güzel bi örneği bu film
Ve galiba ben de çok severek izlemeye devam edicem bi ömür


8 Ağustos 2012 Çarşamba

Kedi Canını Senin!

Bugün fena sıcak bi gün. Dışarının kavurucu esintisinden korunmak için panjurları sıkıca kapatıyorum. Evin içi gayet karanlık oluyor veee ben buna bayılıyorum!
Kedimse sıcaktan evin en serin köşesinden çıkmıyor saatlerce. Çıktığında da arka patileri iki yana açmış, ön patileri öne doru germiş yatıyor ayağımın dibinde. 
Bir yandan da gözümün içine 'hadi gel azcık göbeğimi kaşı sora da gıdıma el at sora bi üşenme de şu tarağı alıp alıp tüylerimi bi tarıyıver' dercesine bakıyor.
Lakin benden umudunu kesip gene o çok sevdiği serin köşelerden birine çekiliveriyor.
Kedim, ben evde yokken, annemin dediğine göre, geliş zamanımı anlar, kapıya koşar ve orda beni beklermiş.
Bu nası bi içgüdü bilemiyorum. Belki de 6 yıllık dostluğumuzdan... E peki şimdi de kabasakalı beklemesi nedendir? :)
Kedim, benden çok anneme bağlıdır. Annemin o deli gibi sevişlerine hiçç sesini çıkarmaz.
Ama hele evimize benim sevmediğim karakterler gelsin... O patilerden tırnaklar çıkaarrrrr, 'hanimişşş kedicikkk' diye uzanan ellere patlayıverirr. Ve ardından ggııırrr veee tttııssss sesleri...
Annem kadar ya da annemden çok kabasakalı seviyor sanırım. Şimdi de onun eve geliş saatlerini hissediyor ve o gelmeden 5-10 dk evel kapıya gidip uzanıveriyor :) Gelince de bi sevişme bi sevişme... O ayaklara dolanmalar, mmmııyyykkk lar, kuyruk titretmeler, beni sev yatışları...
Kedileri anlamayıp onları vefasızlıkla nitelendirenleri bu ve biçok sebepten anlamam.
Kısacası kedi candır! :) Hele o patiler kıtır kıtır yemek içindir, hele hele o mini kimi zaman koca ağızlarsa öpülmek içindir! :)

5 Ağustos 2012 Pazar

Güzel Yaz

Biten haftanın en iyi yanı Foça'ydı.
Su, buz kalıpları atılmış gibi soğuktu. Bacağını suya sokan çığlık atıyodu.
Ama beeennnn top patlayana, böbreklerim donasıya kadar çıkmadım o sudan.
Kabasakal gıcık. Giriyo suya, sanki olimpiyatlarda gibi bi koşu depar atıyo gözden kayboluyo sora benle 2 dk dubalarda dinleniyo bi daha depar atıp gözden kayboluyo sora çıkıveriyo sudan.
Ben de napim kendi kendime eğleniyorum suda. Bu yazki favorim, sudaki kayıklara tırmanırken bacaklarımı yarmak, mini mini dubaların üstüne oturup salıncakta gibi sallanmak, iki yüzüp azcık kas çalıştırmak, suyun içinde gözlerimi açıp lensli gözlerimi maffetmek vs...
Ben böyle suda eğlenip kendi kendime kahkahalar atarken, kabasakal da bin tane fotomu çekti durdu. Suya girerken, girsem mi girmesem mi diye düşünürken, can havliyle suya atlarken,suya dalarken çıkarken, yüzerken, dubalara vardıgımda kahkaha atarken, yüzüstü gözlerim kapalı suda sallanırken, su yutup öksürürken...
Bu yaz bin tane fotom oldu sayesinde... Fotografçı bi sevgili gibisi yoktur.
O yoo! O, benim artık kocam! Ama alışamadım kocam demeye :)
Hem SırraKalem de diyo, sevgilim de bence de, hem daha romantik! diyo :)
Bu SırraKalem alem zaten. Dün gecenin 3ünde balkonda bana kahkaha attırdı, komşulardan zılgıt yicem sayesinde! :)
Neyse! :)
Bugün oturup ilk vidyo denememi yaptım. Bakalım olmuş mu :)
Gerçi vidyoda kabakasalın bi bölümü mü, benim parmaklar mı ne ararsan var!..
Ama gene de gün batımı, denizin kusursuzluğu gayet ortada

4 Ağustos 2012 Cumartesi

İYKİ DOGDUNN TURGUT UYAR

"özenle soyduğum şu elma söyle şimdi kimindir
 özenle ne yapıyorsam bilirsin artık senindir"

19 Temmuz 2012 Perşembe

Atıştırmalık

SırraKalem'e de dedim demin ev ofis gibi oldu. Odanın ortasına masayı koyduk, pcleri de sırt sırta verdik ama yüzlerimiz birbirimize dönük oturuyoruz masa başında.
Bu gece esiyo biraz bu yüzden içerdeyiz yoksa balkondan içeri giremiyoruz.
Neyse uzatmıyım bu blogumun nedeni az sonra paylaşacağım karikatür. Ne zaman görsem hep aynı kahkaha
Face'te paylaşmak yetmedi buraya da ekliyim didim :)

17 Temmuz 2012 Salı

Gece

bi baykuş bi kedi 2 bira 2 insan geçen arabalar masanın üstünde yuvarlak bi mum.
gecemizin betimlemesi böyle.
hızlı bi şekilde evlendikten sora hissetmekten sıra düşünmeye gelmedi.
ve aslında zaten hayatım hislerle dönüyor. ne kadar iyi bilmiyorum ama şimdiye kadar bi
pişmanlık yaşatmadı hislerim. neyse işte hissetmekten oturup düşünmedim.zaten ne zaman şöyle oturup bi düşüneyim desem dağılır bişi düşünemem. ay tamam bu düşünme faslını beceremiyorum.
bugün kalbim çok burkuldu. dedem yaşındaki bi insanın yoksulluğu ciğerimi ezdi.
geçen gün de tvde yaşlı ve çocuksuz bi çifte ağladım durdum. hassas noktam yaşlılar ve
hayvanlar. dedemin ölümünden sora yaşlılar konusunda iyice hassaslaştım sanırım.
neyse bu kadar yeter
kabasakal kedimin fotolarını çekedursun ben biramdan bi yudum daha alıyorum.
hah şimdi de benim fotomu çekiyor.
neyseee
buaralar özelde diil de genelde
karşılaştığım olaylara isyanım var. halil sezai olasım var
öyp ler açıklandı toplasan 5 sanat tarihçi kontejanı yok kpss ye zaten hazırlanmıyorum
dönen dolaplardan ötürü
ulenn bu ne bok dünya diye delirebiliyorum ara ara
sora yok mehmet ağar ben duvardan tuğla çekemem lafını inkar etmiş
yok mitinge katılmak isteyenleri eşşek sudan gelinceye kadar dövmüşler
yok pislik bi imamın genç bi kıza tecavüzünün sebebi dua okuyan ağzıymış
aamaann topunuzun köküne kibrit suyu
biramdan bi yudum daha alıyorum asabiyetimi de şuracıkta bırakıp kaçıyorum

13 Temmuz 2012 Cuma

Mastermind

İzmir akşamları çok sıcak. Akşamüstü deli gibi esen rüzgar saat 22 den sora nanniikk yapıp kaçıyor. Çareyi balkonda bira içerek serinlemekte arıyoruz.
Bi de aklımı sıcaktan almak için bi oyuna sardım. Sardık. Aslında ben sardım çünkü yenilen pehlivan bişiye doymazdı hani aynı o hesap :)
Oyunun adı Mastermind
Eski bi zeka oyunu. Kabasakal çocukken yazlarını geçirdiği Çeşme'de kendinden büyükleri yenermiş bu oyunla :) Şimdi de beni yeniyor. Olsun ben çok eğleniyorum bi de hoşuma gidiyo deli gibi kazanmaya çalışmak :)

Bizim oynadığımız cep boyutunda olanı. Çantama atıp Kızlarağası'ymış, Park Cafe'ymiş her yerde deliye bağlıyabiliyoruz.


Oyunu açıklamaya çalışmak isterdim ama uzun iş. Ama şurda her bi ayrıntısı var   



11 Temmuz 2012 Çarşamba

Yeni Gelinlerin Efendisi


Evvett karşınızda yeni gelinlerin efendisii! :) Kahvemii aldıımmm ve yeni medeni halimle ilk blogumu yazmaya and içtim. Yakında üstümden bu hali atıp normal insan halime dönerim emin olun!
Tatilimiz sonrasında çeşitli bloglar okudum :)
SırraKalem gibi hoş bloglar yanında yaramaz bloglar da olmamış diil...
Misall Avram Bey
O ne Dali'liklerr ooo! Okurken kendimi kıvrık bıyık Dali'nin sürreal boyalarının içinde hissettim. Ne cadılığım ne vampirliğim kalmış ayol! Yok elinde çok gizli fotograflar vidyolar varmış!
Tatilimizde kucağımda pc Avram Beyin bloglarını okurken attığım kahkahaları yan odadan dinlediklerine eminim.
Sen çok yaşa Avram!
Ve tabiki SırraKalem. Elindeki çok gizli verileri Avram'la paylaşmadığın için sen de çok yaşa gözümün nuru :)
Veee siz blog yazarları :) Tüm iyi dilekleriniz tebrikleriniz için siz de çok yaşayın :)





29 Haziran 2012 Cuma

Bir bekarın son günleri III

Hala fotoğraf paylaşamıyorum. Çıldırıciim! Neyse!
Bekarlığımın son günlerine bomba bi moralle girdim. Etrafta evlenen arkadaş eş dosttan biliyorum, çoğu bol stresli deli gibi bişi olurlardı. Böyle bi etrafa bağırıp çağırmalar delirmeler falan... Bende niye yok öyle şeyler... Gayet rahat ve mutluyum...
Len bu insanların dediği/yaptığı şeylerin hiç biri mi bana uymaz! :)
Mizacım mı bozuk anlamadım...
Bu akşam anneannemin ısrarlı telefonlarında 'yarın evden davullarla çıkıcaksın' diyip beni çıldırtmasına rağmen yok anam bi gıdım sinir yok! Yarın ben kuaöferdeyken davulcuyu zurnacıyı kapıya getirirse ne olurum bilmiyorum...
Gelelim kına gecemin detaylarınaaa :) Sanki çok merak eden var di mi! Hiç umrum diil, yazıciim!
Ağlamadım. Etrafımda döndüler tavaf ettiler olmadı! Karşımda annem ağlıyor, arkamda anneannemin hıçkırık seslerini duyuyorum ama olmuyor... Denedim çabaladım ıh yok bi damla bile akmadı gözyaşım. Hatta etrafımda dönmelerinden sıkılıp, yeter hareketli bişi çalın, diye sayıkladığımı hatırlıyorum.
Sonracığımaa kimsenin düğününde zar zor iki attıran ben, elimde tef, deli gibi oynadım durdum. Yoo içmedim de :)
Şimdi annem karşımda uyuyor. Kedim sol elimin altında. Foça'ya hazırlanan bavulumun kapağı açık, yıllardır sağ elimde olan alyansım sola geçti...
Bekar olduğum bu son gecemde kalp atış hızım bi gıdım daha fazla.
Yarın bu ev dolu olacak. Bi heyecan bi koşuşturma...
Sora ben o beyaz kıyafeti giyicem
KabaSakalı ilk defa kumaş pantolon gömlek ve ceketle görücem. Tabi gömleğin altına Pink Floyd tişörtünü giymeyi unutmıycak. (eveettt derken gömleği parçalayıp içindeki progressive rock aşkını daha fazla bastıramayabilir.)
Sora uzuunn zamandır görmediğim tatlı insanları görücem beni öpücekler tebrik edicekler
En sonunda da en sevdiğim arkadaşlarımla kafaları çekicem.
Hem dee tüm bunları devletin artık birlikte olduğumuzu onayladığı KabaSakalla yapıcam! :)
Mutluluktan oracığa yığılmazsam iyidir! :))
Bana Leonard Cohen gibi muhteşem müzikleri öğreten, müzik zevkini çok sevdiğimmm KabaSakal'la çookkk sevdiğimiz o şarkının 2 çeşidini paylaşacağım :)
Haydi bakalım biz eriyoruz muradımıza siz de çıkın kerevetlerinize!

27 Haziran 2012 Çarşamba

Bir bekarın son günleri II

Hain pc yada blogger bana oyun oynuyor. Fotoğraf paylaşamıyorum! Fotoğrafsız bi blog düşünülemez gibi bişi benim için.
Oysa şimdi neleerrr neleerrr paylaşacaktım :)
Gelin çiçeğimi meselaaa :)
Yarın akşama da kına gecesinden detayları aktaracaktım! Lakin mümkün olmıycak.
Anlayamadığım vidyo yükleyebilirken, fotoğraf niye yükleyemiyorum...
Yakında bi yerde baykuşcuk ötüyo.. Beyaz bi baykuş alıp odamın tepesinde ona bi yer yapmak istiyorum. Balkonda da bi yeri olabilir.
Mesela onla çarşıya alışverişe çıkabilmeliyiz omzumda. Olmaz mı? Bence mümkün. Neyse konuma döniyim...
Bu fotoğraf işi canımı sıkıyor
Güzelim Foça fotoğrafları nolacak...
Umarım bi çaresin bulurum...
Yarına evde bikaç arkadaş ve aile üyeleriyle geleneksel kına gecesi tertipledim :)
Herşeyim gelenek dışı, bari bişiyim geleneksel olsun istedim.
Trakya all stars eşliğinde göbekler atılıp teflerle şenlenilecek, ellere kınalar yakılacak.
Ama bence gecenin en eğlenilecek şarkısı şu olacak

25 Haziran 2012 Pazartesi

Bir bekarın son günleri I

Ben buaralar çok gülüyorum. İnsanoğlunun bokluğuna böyle bi saçmalığına falan... Zamanla taktik bile geliştiririm ben bunlara karşı. Şimdi dişlerimin arasından gülme/küfretme arasındayım.
Bi de bu evlilik telaşı stresli işmiş vesselam. Şunun şurasında kaldı 4 gün... Ondan sora Foça'nın güzelim suyunda, insanların aklımda bıraktığı tüm kirli düşünceleri suya bırakıcam :) Sora alırım elime kitabımı oohh bi dinlenme bi nirvanaya ulaşma...
Merak eden blogger arkadaşlara duyuru:
Koca adayımda 6sene 11aydır bi değişiklik yok
Gelinlik provası mı kaldı gelinliğim hazır bile. Cuma 17:45 fuar evlendirme dairesinde üstümde görürsünüz artık
Adınızı da pabucumun altına yazarsam görürsünüz gününüzü hee

17 Haziran 2012 Pazar

Çılgın Haziran!

Koskoca Haziran bitecek bi yazı yazmamışım şuracığa! Kendimi şiddetle kınıyorum! Sizi de esefle kınıyorum hiç dürtmüyosunuz :) En iyi bloglar seçilmiş neelerr neler olmuş!
Neyse hayırlı uğurlu olsun allah kademli bloglar yazmayı nasip eylesin cümlemize, bize de!
Galiba sıcaktan beynim biraz sulandı. Gün içinde hiçbişi yapmadan vakit bile geçirsem yoruyor bu hava beni.
Bişi de yapmıyo diilim hani. Yok kemeraltı'na git kına al, yok gelinlik provasına git... Başımı ciddi ciddi bağlıyorum artık allah sonumuzu hayır etsin :) Fekat bu yazıda allahla çok içli dışlı olmam dikkatimi çekti. Bikaç ay bile İstanbul'da yaşıyınca böyle oluyo galiba.
Odada bayılmak üzereyken pc yi kaptığım gibi kendimle kedimi balkona attım. Yavrucak ayağımın dibinde ince patilerini öne doru sermiş yatıyor. İstanbul'un serininden sora İzmir sıcağı çarptı. Ama biz halimizden memnunuz. Yeniden İzmir'e dönmek gayet de iyi.
Benim gibi ani kararlar alan biri için şimdilik normal bi söylem bu.
Hah çöpün başına geri dönüşümcüler geldi! Şu su şişesini kafasına mı atsam acaba! Zira sokak hayvanları için su doldurduğum, dondurma, yoğurt vs gibi kabları inatla geridönüştürmeye alet ediyorlar! Hatta kablara 'bu kap hayvanlar içindir lütfen almayın' diye yazmama rağmen ıh yok vicdansızlıklarından ödün vermiyorlar.
Artık çareyi insanların diil hayvanların girebileceği bulabileceği yerlere kap yerleştirmekte buldum.
Çenem düştü, iyki bi ay yazmadım! Kaççtıımmm

24 Mayıs 2012 Perşembe

Nietzsche Ağladığında

Güzel ve eğlenceli bi gece ve Nietzsche Ağladığında' dan birkaç bölüm;


Bölüm XV' den

'' Uçmak istiyorsunuz, ama uçmaya uçmakla başlayamazsınız. Size önce yürümesini öğretmek zorundayım ve yürümeyi öğrenmenin ilk adımı, kendi kuralları olmayan insanın başkaları tarafından yönetilmek zorunda kalacağını anlamaktır. Başkalarının kurallarına uymak, insanın kendisini yönetmesinden çok, hem de çok kolaydır.''

''Bugün yirmi bir yaşımdayken, yaşadığım yılların yarısı kadar önce biliyordum. Şimdi sizin de bunu öğrenmenizin zamanı geldi; bu çok temel bir başlangıç noktasıdır. Rahatlık ve gerçek sorgulama arasında seçiminizi yapmak zorundasınız! Eğer bilimi seçerseniz, doğaüstü şeylerin teselli veren zincirlerinden kurtulmak isterseniz, eğer iddia ettiğiniz gibi inançlardan sakınıp, tanrısızlığı benimserseniz, o zaman inanların o küçük rahatlamalarının özlemini duyumsamazsınız! Tanrıyı öldürürseniz, onun tapınağına sığınmaktan da vazgeçmek, orayı terk etmek zorundasınız!''

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Bu gecenin sabaha yolu var çünkü akşamüstünü kedimle uyuyarak geçirdim.
Pencereyi açayım dedim dışarsı çivi gibi! Ha tüm akşamüstünü uyuyarak geçirmemin bi nedeni de yağmur!
 Gök delindi sanki, yolda olanların hayati tehlikesi bile vardı. Ama benim için şakır şakır yağan yağmur tıpkı bir ninniydi. Ha buarada yeni taşındığım bu apartmanda öğleleri bebeğini şarkılarla uyutan tatlı sesli bi anne var. Bazen sabaha karşı uyuduğumda ve öğleleri uyanığımda o şarkılarla uyanıyorum :)
Radyo eksen dinler misiniz acaba?.. 2005 yılının 29 ekim gecesi tanıştım ben bu radyoyla. Hayatımın en güzel gecelerinin başladığının dönümüydü de ondan unutamıyorum bu tarihi :)
Eksen iyidir candır.
Günün karikatürü de bu olsun istiyorum

13 Mayıs 2012 Pazar

PazzzaaRR

Sabah çok taze. Benim bu saatte ayakta olduğum nerde görülmüş! Hele pazar günü...
ALES sağolsun
Bu yeni evde ilk sabahı 7 saat önce de ilk geceyi geçirdim. İyiydi güzeldi bi sorun yok :)
Kedim de ışık hızıyla alıştı eve. Her köşe bucağı koklaya koklaya şipşak tanıyıverdi yeni yurdunu.
O rahat vallahi, pencereden atlıyo balkona orda bi geziniyo geziniyo sora balkondan içeri giriyo pencereden karşı çatıya konan kargalar ve martılarla çıldırıyo vs...
Şimdi önümde kıpırtısız uzanan marmara denizi. Ege denizi gibi efendi görünüyor şimdilik
İnsanlar uyuyor. Dün akşamki maçın ardından çok sessiz.
Eminim kalp krizinden ölenler, birbirine girenler olmuştur.. Ne gereksiz...
La vita e bella ayol! :)

11 Mayıs 2012 Cuma

Teşekkür ederim!

Bu teşekkür DomatesSuyu' na! :) Zira son bikaç gündür pc de resim çizme merakına düştüm. Programlar arasında debelenirken Domates Suyu imdadıma yetişti ve ben de dün gece ilk resmimi çizdim
Tamam çok kolaya kaçtım ama debelenmelerim sonucunda ehlileşebilirim. Yani umudum bu :)
Yarın yeni bi eve taşınıyorum. Çalışma masamı bu kez deniz görebilen bi pencere önüne koyabilicem.  Ben Karşıyakalıyım illa su görmem lazım. Gölle yetinemem hafif de olsa bi devinime ihtiyacım vardır :) Bu yüzden deniz vazgeçilmezdir. Sabaha karşı da balığa çıkanların sesleri paha biçilmez gerçekten.
Yarın maç varmış, GS-FB hiç umrumda diil :)
Güzel Günler ve şimdiden Güzel Haftasonları!

9 Mayıs 2012 Çarşamba


Dolunay hala kocaman ve ışıl ışıl. Sevgilim keşke Peter Pan olsaydı da bu kocaman dolunaya doğru uçabilseydik. Buaralar masallara, çocuk hikayelerine taktım... Peter Pan, Küçük Prens, Küçük Kara Balık... Ne de çok küçüklermiş! :)

Geçen gün Beyoğlu'ndaki, Mephisto' ya gittim. Kendimi kaybediyorum ben burda! Kırtasiye bölümü ayrı bi çıldırtıcı, kitap bölümü ayrı!
Ha bi de çalınan müzikler!
Çok çok güzel bi yer...

Dayanamayıp kendime bi küçük kara balıkk 2dergi 1kitap 1belgesel dvd 1de müzik albümü aldım ha bi de kitap ayracı :) Tamam kitap ayracına para vermeyi saçma buluyorum elime ne geçtiyse kitaba sıkıştırıyorum ama buna dayanamadım. Kadife kırmızı kumaştan bi ayraca hayır diyemedim :)
Müzik albümü, Erkan Oğur'un, Eksiklik Kendi Özümde...
Belgeselse, Delikanlım İyi Bak Yıldızlara

dvd güzel. İçinde kitapçık var, bir de Deniz'in kartpostalı. Kitapçıktaki fotogaflar, yazılar belgeselde de geçiyor

 
Bunlar kitapçıktan detaylar. Deniz'in ve o dönem öğrenci olaylarının nerdeyse tüm fotograflarını, Ergin Konuksever çekmiş. O dönem İstanbul Üniversite'sine sokulan tek gazeteciymiş zaten. Öğrencilerin güveni sağlanmış. Belgeselde daha önce görmediğimiz görüntüler de var. Ha bi de bu belgeseli 6 Mayıs akşamı CnnTürk'te verdiler. Ailecek izleyip duygusal anlar yaşadık :) Yürek yufka napalım!
Bi yandan da Erkan Oğur'un son albümünü dinliyorum. Biraz ağır ama inanılmaz etkileyici parçalar var yine. Özellikle Eksiklik Kendi Özüm'deyi, kopuzla usul usul çalıp söyleyişi...
Erkan Oğur candır! :)  diyorum gecenin güzelliğine usul usul karışıp gözden yitiyorummm