12 Şubat 2012 Pazar

Benim Sevgili Haremim

Bu hafta nereye cv bıraksam, Mit olayının perde arkasını öğreneyim, Paul Auster'ın yeni çıkan kitabını alayım, dergiye yazıya başlayım artık derken duydum ki mimlenmişim... Duydum ki kendime Yetkin D. beyfendiyi saklıyormuşum falan... Hemen duruma açıklık getirip haremimi blog okuyucularına açayım, şu Yetkin'i kendime saklama konusuna açıklık getireyim dedim... Efendim yok öyle birşey... Yıllar yıllar evel, ben Yetkin beyfendinin bacak boyu kadar iken, muhtemelen hala öyleyim, ne zaman markete gitsem kendisini dibimde bitmiş bulur idim. Önce o güzelim ses, ardından başımı kaldırıp baktığımda o şahane yüzüyle karşılaşır idim... Yıllar yıllar evel... Kendisine Sırra Kalem basan canım arkadaşımla birlikte eğlenceli harem günleri dilerim :)
Benim haremime geleyim. Düşündüm taşındım, Sırra Kalemimle paslaştım. Bu paslaşma sırasında birara çok güldük zira bizim harem bize kalsa ruhlar evine dönecek! Yaşayandan çok ölü bizim adamlar...
Sonuç olarak, 10 güzel adamın arasında birkaç eski adam da katıp güzelll bir harem yaptım kendime.
Haydi bu 10 adama bir de benim açımdan bakalım :)
1. Erkan Oğur
Haremime öncelikle müzik katıyorum. Katıyorum ki sohbetler tatlı olsun, ortam canlansın.
Erkancığımla 10 yılı aşkın bir sohbetimiz vardır. Artık eline perdesiz gitarını mı, kopuzunu mu, bağlamasını mı alır bilemem, ama o neye dokunsa güzel olur.

                               
2- Gustave Courbet
Ortamda böyle güzel tınılar dolaşırken yakışıklı bir ressam kocaman bir tuvalin karşısına geçse güzel olmaz mı? Gustave Courbet işte burada haremime dahil oluyor. 19 yy ın önemli ressamlarından olan bu enteresan kişilik dönemin Fransasını bir hayli sallamış bir ressamdır. Çizdiği kadınlara da benzediğim düşünülürse haremimde şöyle kanepeme uzanmış bir yağlı boyamı da yaptırabilirim.

3- Francesco Toldo
Ben Courbet'e model olurken bir yandan da tek kale maç yapılıyor haremimin terasında. Kalede de Francesco Toldo :) Kendisi 2000 olmalı yanılmıyorsam dünya kupasında finalde İtal'yanın kalesini bin bir komikliklerle korumuş bir uzun arkadaş... Zira önündeki topa vurmak şöyle dursun sürekli topu ıskalayıp popo üstü yere yapışınca ilgimi çekmişti. Sonra kendisiyle haşır neşir oldum ki, pek güleç yüzlü pek şaşkın bir insan. Kanım ısınıverdi bu Padovalı çocuğa.

4- Guillaume Canet
Haremimdeki ikinci Fransız Guillaume Canet. Bu arkadaşı önce Kumsal filminde gördük sanırım. Oysa ben kendisini Audrey Tautou ile rol aldığı, Biraradayız Hepsi Bu adlı filmde yakından tanıdım. İyiki de tanımışım diyorum... İyi oyuncu, üstüne de güzel bir mizacı var :) Giydiği gömlekler, tişörtler de pek güzel :) Güzel işte :P

5- Jonny Deep
Gelelim başka bir güzel adama... Jonny ah Jonny! Kaç çocuk babası sayamadım, güzel de bir karısı... Pek de takmıyor kimseyi. Bir oyuncudan çok aile babası iyi koca hallerinde. Güzel haller bunlar :) Bir de Jack Sparrow rolü bitse artık başım göğe erecek! Azıcık daha gizli pencere, çikolata falan sevgili Jonny...

6- Jack Nicholson
Oyunculardan giderken ağır bir topa geleyim... Her yönden ağır, yaşlandı, meme göbek yaptı yapmasına da ben onu hep Cinnet haliyle görüyorum :) Jack! Muhteşem Jack :)
Cinnet filmine dahil olsam benim de arkadamdan koşsa :) Tabi kesmek için değil :) Böyle karda koşarız, çamların arkasına falan saklanırız olmadı o daktilosu başındayken ben ona kahve getiririm falan... Ya da haremimin en güzel gülen adamını Guguk Kuşu'ndan kaçırırım...

7- Mahir Çayan
Koşmaca, eğlenmeceye ara verdik şimdi. Haremimde memleketten konuşacağız toplanın! Mahir'i aldım yanıma, yazılarını topladığı kitabını anlatıyor bana. Bıyıksız hali... Gülünce güzel oluyor, çok güzel oluyor hem. Genç yüzünün ölümle alakası yok. O geleceği savunuyor, gözlerinin, bıyıksız gülüşünün ölümle ilgisi yok. O güzel günleri anlatıyor şimdi bana. Anlatsın, isterse sabaha kadar. Gözümü kırpmadan dinleyeceğim onu...


                       
8- Özgür Mumcu
Özgür de geldi... Onun da babasının güzel düşünen bir kafası vardı... Özgür'ü bıraktı bize. Şimdi Özgür güzel şeyler söylüyor, yazıyor okuyor... Radikal' de yazıyor, twitterdan da twittler atıyor. Çocuk gülüyor, konuşunca sesi etkiliyor. Saçları biraz yataktan kalkma ama sevdim ben o hali de. Umursamaz çünkü. Tv'ye bile o saçla çıkabiliyor. Ama lacivert ceket ve açık mavi gömlek ve kavuşturduğu elleriyle güçlü, zeki.

9- Fidel Castro
Bir ağır top daha. Onu da şimdi gözünün feri kaçmış yaşlı bir adam olarak değil de hep o ağzında puro, elleri kolları sallayarak konuşan devrimin önderi Fidel olarak görüyor gözlerim. Haremimin güzel puro kokusu ondan. Arada bana da sarıyor onlardan. Sigara içmem de arada birkaç puro fena olmuyor hani. Az uyuyor bu adam, günde 3-4 saat. Onun dışında sürekli okuyor. Sierra Maestra'dan bahsediyor bana, Domuzlar Körfezi çıkartmasını heyecanla anlatıyor, Ernesto'dan bahsediyor. Gülünce o da güzel gülüyor. Zaten sesi hep gülmeli, hiç umutsuz somurtkan değil. Güzel olan bu işte.

10- Daniel Day Lewis
Eveettt! Beni çok sarsan adamı sona sakladım :) oo oo oo seni kendime sakladımmm :))
Adın bu kadar uzun olmayaymış Danielcığım :) Neden öyle bakıyorsun amacın yüreğime indirmek mi! Farklı bu adam, hepsinden farklı. Bak ahşap oymacılığı da yaparmış. O güzel ellerin boş duracağını düşünmek saçma olurdu zaten. Oyunculuktan bahsetmeme gerek yok sanırım, gerçek ötesi...
Hele o film, var olmanın dayanılmaz hafifliği! Kırk defa izlesem yine aynı heyecan. Tereza'n olayım Tomas! :)

3 yorum:

Avram dedi ki...

Eğer bi yerde daha DDL in resmini görürsem, sağlam kalan bacağını da ben kırıcam.:P

sırrakalem dedi ki...

hahahah jack nicholson fantezine bayıldım. güzel yazı olmuş :))

Arkaik Harfler dedi ki...

Avram, seviyoruz işte adamı ya :)
Teşekkür ederim Sırra kalemciğim :)