4 Haziran 2014 Çarşamba

Ağız dolusu gülen ve küfreden adam


Burası benim kusuk duvarım.
Baktım olmuyor, çıkarıveriyorum bloga.
Bazen ağız dolusu küfredesim geliyor. Dünle bugün de öyle oldu.
Hayır küfür de bilmiyorum ki! Bu konuda kendime has bir yaratıcılığım yok. Baktım küfredemiyorum, kendime bir çay ısmarlıyorum.
Bu konuda dedem iyiydi. Çok efendi bir adam olduğunu belirtmeliyim.
Ömrü boyunca çoğunlukla siyasetçilere kızmıştır.
Galiba en çok, deyyus, pezevenk ve ağız dolusu godoş derdi. Ve bence ilerde ben de onun gibi olacağım. 
Güzel küfreden adamdı dedem, huzur içinde uyusun. Kocaman elleri vardı, ayakkabı ustasıydı. Kemeraltında bir atölyede çalışırdı, çocukken ayağımı bir kağıta koyup, kocaman elleriyle bileğimden tutup, ayağımın ölçüsünü kalıbını alıp bana çok güzel ayakkabılar yapardı.
Birlikte akşam haberlerini izlerken, en çok Erbakan'a küfrederdi. O zamanlar Erbakan vardı. Erbakan'dan sonra yerini BB aldı. Aman ne güzel dolu dolu godoş derdi dedem. Bir elini de öne savurturdu ve illa bacak bacak üstüne atıp otururdu.
Dedem tıraş olduktan sonra yanaklarını öptürmeyi çok severdi. Hemen yanıma gelip yanaklarını öptürürdü.
Ben çok seviyorum diye de, koli koli yumurta alırdı. 'Seni yumurtacıyla evlendircem', derdi.
Çocukken okul çıkışı bakkaldan helva alıp kollarımı  sıvayarak helva yememi de gülerek anlatırdı.
Dedem gülerdi, ağız dolusu hem de. Sokağın köşesindeki kahvede kahkaha attığında balkondan duyardık kahkahasını ve biz de gülerdik onun keyifle gülüşüne.
Dedemin gidişinin ardından sanırım onu unutmamak adına aklıma gelenleri buraya not düşüyorum.
Sevgisi kalıcı olsa da hatıralar unutulabilir gibi geliyor.
Unutmak istemem. Belki aşırı vefalı oluşumdan belki sevdiğimden. Dedemi unutmaya kıyamam. Bu yüzden bir laf döne dolaşa dedeme gelebilir.

Hiç yorum yok: